1- Öcalan, PKK’nın silahlı ve siyasi faaliyetlerini, 1998 sonbaharına kadar fiilen Suriye’den yürüttü. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, Öcalan’ı topraklarında barındırmaması konusunda Şam’a çok baskı yaptı. Hafız Esed yönetimindeki Suriye’nin PKK’ya desteği ve Türkiye’ye yönelik söylemleri, 2 ülke arasında uzun süredir devam eden krizin derinleşmesine neden oldu. İki ülke arasındaki kriz, Türkiye’den yapılan açıklamalarla yeni bir boyut kazandı ve dönüşü olmayacak şekilde sonuçlanacağını gösteriyordu.
2- Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in yaptığı bir konuşmadaki, “Tüm uyarılarımıza ve barışçı açılımlarımıza rağmen hasmane tutumundan vazgeçmeyen Suriye’ye karşı mukabelede bulunma hakkımızı saklı tuttuğumuzu ve sabrımızın taşmak üzere olduğunu bir kere daha dünyaya ilan ediyorum.” sözlerinin ardından baskılara daha fazla dayanamayan Hafız Esed, Öcalan’ı 9 Ekim 1998’de sınır dışı etti.
3- Öcalan, önce Yunanistan’a gitti, Atina’nın iltica talebini kabul etmemesi üzerine Rusya’ya sığındı. Diplomatik baskılara dayanamayan Rusya, Öcalan’ı İtalya’ya gönderdi. İtalyan makamları, Türkiye’ye iade edilmeyeceği garantisi vererek PKK elebaşının iltica işlemlerini başlattı ancak sahte pasaport taşımaktan dolayı onu tutukladı.
4- Baskılar sebebiyle İtalya’da da barınamayan Öcalan tekrar 16 Ocak 1999’da Rusya’ya gitti. Burada kendisine 10 gün süre tanınan teröristbaşı, 29 Ocak 1999’da özel uçakla tekrar Yunanistan’a geçti. Öcalan, 31 Ocak’ta Hollanda ve Belarus’a gitmek istese de bu ülkelerden iniş izni alamadı. Öcalan, 2 Şubat 1999’da Yunanistan’dan ayrılarak gittiği Kenya’da Yunanistan’ın Nairobi Büyükelçiliği rezidansına götürüldü.
5- Öcalan’ın, Kenya’dan Hollanda’ya gitmek istediğine ilişkin istihbaratın ardından MİT harekete geçti. Bu doğrultuda iş insanı Cavit Çağlar’ın uçağı kiralandı ancak Çağlar’a operasyona ilişkin bilgi verilmedi. Yunanistan’ın Öcalan için ayarladığı uçağa benzemesi için boyanarak kuyruk işareti konulan uçak, hazırlıkların ardından Türkiye’den ayrıldı. Pilotlara Mısır’a gideceği yönünde bilgi verilen uçakta 2 pilot ve MİT personelleri bulunuyordu. MİT personelleri için “muz tüccarları” ifadesi kullanıldı. Aynı tip ve aynı renk uçağın Hollanda’dan Kenya’ya gidecek olması sebebiyle kiralanan uçak için Mısır ve Uganda’ya gideceği şeklinde rota çizildi. Uçak, muz tüccarı gibi davranan yolcularıyla tam 10 gün Uganda’da bekledi.
6- “Lazaros Mavros” adına düzenlenmiş sahte Kıbrıs Rum Kesimi pasaportu taşıyan Öcalan’ın yakalanması için 15 Şubat 1999’da harekete geçildi. Hollanda’dan Öcalan’ı almak için gelen uçak henüz havadayken operasyona giden Türk uçağı, Nairobi Havalimanı’na indi. Bir süredir Yunanistan’ın Nairobi Büyükelçiliğinde kalan Öcalan, Hollanda’ya gidecek uçağa binmek üzere korumalarıyla buradan ayrıldı. Havalimanına giden yol güzergahında görev yapan Kenya polisi, Öcalan’ın bulunduğu aracın geçmesinin ardından yolu kesti. Öcalan’ın konvoyundaki diğer araçların başka yola yönlendirilmesi, operasyon ekibine zaman kazandırdı. Nairobi Havalimanı’na geldiğinde bineceği uçağın, Hollanda’dan kendisi için gönderildiğini zanneden Öcalan’ın Türkiye’ye getirilme yolculuğu uçağa adım atmasıyla başladı.
7- Öcalan’ı getiren konvoy ise havalimanına ancak uçak kalktıktan sonra giriş yapabildi. Teröristbaşı Öcalan, uçağa alınmasının ardından kelepçelendi ve gözleri bağlandı. Uçağın havalanmasının ardından gözleri açılan Öcalan’ın ilk duyduğu söz, “Abdullah Öcalan, memlekete hoş geldin.” oldu.
8- Paketlenen Öcalan ve MİT personelinin arasında geçen konuşma.
9- Türkiye’ye yönelen uçağın hedefinde Bandırma’daki askeri üs vardı. Sis nedeniyle iniş yapamayan uçak sisin dağılması için beklerken yakıt ikmali gerekliliği doğdu. Bu nedenle uçak, Atatürk Havalimanı’na inerek burada kapılarını açmadan yakıt ikmali yaptı ve daha sonra sis dağılınca tekrar Bandırma’daki üsse doğru hareket etti. Öcalan’ın Suriye’den sınır dışı edilmesiyle başlayan kaçış yolculuğu, 16 Şubat 1999’da sabah 03.00 sularında Bandırma’da sona erdi.
10- Dönemin Başbakan’ı Bülent Ecevit, Bakanlar Kurulu salonunda “Değerli gazeteci arkadaşlarım, sizlere ve aziz yurttaşlarıma bir haberim var.” ifadeleriyle açıklamasına başladı. “Bu sabaha karşı saat 03.00’ten itibaren bölücü terör örgütü PKK’nın başı Abdullah Öcalan Türkiye’dedir.” dedi. Operasyona ilişkin bazı bilgileri de paylaşan Ecevit, operasyonu sadece 10 yetkilinin bildiğini, hiçbir sızma olmadığını söyledi. Operasyonun Genelkurmay ile MİT’in tam bir uyum içinde çalışması sayesinde başarıldığını belirtti.
11- Öcalan’ın yargılanmasına 31 Mayıs 1999’da İmralı Adası’nda kurulan özel mahkemede başlandı, dava 9 duruşmada tamamlandı. Davayı, Ankara 2 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi yürüttü. Türk Ceza Kanunu’nun “vatana ihanet” suçunu düzenleyen 125. Maddesine göre Öcalan hakkında idam cezası verildi. Dönemin DSP-ANAP-MHP koalisyon hükümetinin kararıyla, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne uyum yasaları gereği idam cezasının kaldırması üzerine Öcalan hakkındaki idam hükmü, “ağırlaştırılmış müebbet” hapse çevrildi.
12- Mahkemenin gerekçeli kararında, “Öcalan’ın, eylemlerinin şiddeti, yoğunluğu ve sürekliliği ve içinde bebek, çocuk, ihtiyar ve kadınların da bulunduğu binlerce insanın öldürülmüş olması ve ülke genelinde ciddi tehlike oluşturması nedeniyle cezai sorumluluğu azaltan maddelerden yararlanmasının uygun görülmediği” açıklandı.
13- Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni bölmek için yıllarca uğraşan bir hain, uçak ile Türkiye’ye getirilirken “Benim annem de Türk’tü. Türk halkına hizmet etmek için hazırım.” diyerek adeta yalvarıyordu. İşte devlet olmak budur.
Abdullah Öcalan 4 Nisan 1949 doğumlu, Şanlıurfa/Halfeti İlçesi Ömerli köyü nüfusuna kayıtlıdır.